NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
دَاوُدُ بْنُ
مُعَاذٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَارِثِ
عَنْ نَافِعٍ
أَبِي غَالِبٍ
قَالَ كُنْتُ
فِي سِكَّةِ
الْمِرْبَدِ
فَمَرَّتْ
جَنَازَةٌ
مَعَهَا
نَاسٌ
كَثِيرٌ
قَالُوا
جَنَازَةُ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَيْرٍ فَتَبِعْتُهَا
فَإِذَا
أَنَا
بِرَجُلٍ عَلَيْهِ
كِسَاءٌ
رَقِيقٌ
عَلَى
بُرَيْذِينَتِهِ
وَعَلَى
رَأْسِهِ
خِرْقَةٌ
تَقِيهِ مِنْ
الشَّمْسِ
فَقُلْتُ
مَنْ هَذَا
الدِّهْقَانُ
قَالُوا هَذَا
أَنَسُ بْنُ
مَالِكٍ
فَلَمَّا
وُضِعَتْ
الْجَنَازَةُ
قَامَ أَنَسٌ
فَصَلَّى عَلَيْهَا
وَأَنَا
خَلْفَهُ لَا
يَحُولُ بَيْنِي
وَبَيْنَهُ
شَيْءٌ
فَقَامَ
عِنْدَ رَأْسِهِ
فَكَبَّرَ
أَرْبَعَ
تَكْبِيرَاتٍ
لَمْ يُطِلْ
وَلَمْ
يُسْرِعْ
ثُمَّ ذَهَبَ يَقْعُدُ
فَقَالُوا
يَا أَبَا
حَمْزَةَ
الْمَرْأَةُ
الْأَنْصَارِيَّةُ
فَقَرَّبُوهَا
وَعَلَيْهَا نَعْشٌ
أَخْضَرُ
فَقَامَ
عِنْدَ
عَجِيزَتِهَا
فَصَلَّى
عَلَيْهَا
نَحْوَ
صَلَاتِهِ
عَلَى
الرَّجُلِ
ثُمَّ جَلَسَ
فَقَالَ الْعَلَاءُ
بْنُ زِيَادٍ
يَا أَبَا
حَمْزَةَ هَكَذَا
كَانَ يَفْعَلُ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُصَلِّي
عَلَى
الْجَنَازَةِ
كَصَلَاتِكَ
يُكَبِّرُ
عَلَيْهَا
أَرْبَعًا
وَيَقُومُ
عِنْدَ
رَأْسِ
الرَّجُلِ
وَعَجِيزَةِ
الْمَرْأَةِ
قَالَ نَعَمْ
قَالَ يَا
أَبَا
حَمْزَةَ
غَزَوْتَ
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ نَعَمْ
غَزَوْتُ
مَعَهُ
حُنَيْنًا
فَخَرَجَ الْمُشْرِكُونَ
فَحَمَلُوا
عَلَيْنَا
حَتَّى
رَأَيْنَا
خَيْلَنَا
وَرَاءَ
ظُهُورِنَا
وَفِي
الْقَوْمِ
رَجُلٌ
يَحْمِلُ
عَلَيْنَا
فَيَدُقُّنَا
وَيَحْطِمُنَا
فَهَزَمَهُمْ
اللَّهُ
وَجَعَلَ
يُجَاءُ
بِهِمْ
فَيُبَايِعُونَهُ
عَلَى الْإِسْلَامِ
فَقَالَ
رَجُلٌ مِنْ
أَصْحَابِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
إِنَّ
عَلَيَّ
نَذْرًا إِنْ
جَاءَ
اللَّهُ
بِالرَّجُلِ
الَّذِي
كَانَ مُنْذُ
الْيَوْمَ
يَحْطِمُنَا
لَأَضْرِبَنَّ
عُنُقَهُ
فَسَكَتَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَجِيءَ
بِالرَّجُلِ
فَلَمَّا رَأَى
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
تُبْتُ إِلَى
اللَّهِ
فَأَمْسَكَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا
يُبَايِعُهُ
لِيَفِيَ
الْآخَرُ
بِنَذْرِهِ
قَالَ فَجَعَلَ
الرَّجُلُ
يَتَصَدَّى
لِرَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِيَأْمُرَهُ
بِقَتْلِهِ
وَجَعَلَ
يَهَابُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ
يَقْتُلَهُ
فَلَمَّا رَأَى
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهُ لَا
يَصْنَعُ
شَيْئًا
بَايَعَهُ
فَقَالَ
الرَّجُلُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
نَذْرِي فَقَالَ
إِنِّي لَمْ
أُمْسِكْ
عَنْهُ مُنْذُ
الْيَوْمَ
إِلَّا
لِتُوفِيَ
بِنَذْرِكَ
فَقَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
أَلَا أَوْمَضْتَ
إِلَيَّ فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنَّهُ
لَيْسَ
لِنَبِيٍّ أَنْ
يُومِضَ
قَالَ أَبُو
غَالِبٍ
فَسَأَلْتُ
عَنْ صَنِيعِ
أَنَسٍ فِي
قِيَامِهِ
عَلَى الْمَرْأَةِ
عِنْدَ
عَجِيزَتِهَا
فَحَدَّثُونِي
أَنَّهُ
إِنَّمَا
كَانَ
لِأَنَّهُ
لَمْ تَكُنْ
النُّعُوشُ
فَكَانَ
الْإِمَامُ
يَقُومُ
حِيَالَ
عَجِيزَتِهَا
يَسْتُرُهَا
مِنْ الْقَوْمِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
قَوْلُ
النَّبِيِّ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أُمِرْتُ
أَنْ
أُقَاتِلَ
النَّاسَ
حَتَّى يَقُولُوا
لَا إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
نُسِخَ مِنْ
هَذَا
الْحَدِيثِ
الْوَفَاءُ
بِالنَّذْرِ
فِي قَتْلِهِ
بِقَوْلِهِ
إِنِّي قَدْ
تُبْتُ
Nafi’ Ebû Galib'den demiştir
ki:
Ben ağıl yolunda idim.
Etrafında kalabalık cemaat bulunan bir cenaze geçti. Abdullah b. Umeyr'in
cenazesidir, dediler. Bunun üzerine ben de o'nun arkasından gitmeye başladım.
Bir de baktım, karşımıza üzerinde ince bir kaftan, başında da kendisini
güneşten koruyan bir bez bulunan at üzerinde bir adam çıkıverdi. "Bu
kabile reisi de kimdir?" diye sordum. "Enes b. Malik'dir"
cevabını verdiler. Cenaze indirilince Enes kalkıp cenaze namazını kıl (dır)dı.
Ben de (hemen) arkasındaydım. Benimle onun arasında hiçbir şey yoktu. (Enes)
cenaze'nin başı hizasında durup dört tekbir aldı. (Namazı) ne uzattı ne de
süratli kıldırdı. (Namaz bittikten) sonra oturmak istedi. (O sırada kendisine);
Ey Ebû Hamza (şu cenaze)
Kureyş'li bir kadındır, (onun da namazını kildınver), dediler. Kadını (Enes'e)
yaklaştırdılar. (Cenazenin) üzerinde yeşil bir örtü vardı. (Enes) kalktı,
cenaze'nin kalçası hizasında durup aynen erkeğin namazını kıldığı şekilde onun
da namazını kıl(dır)dı, sonra oturdu. Derken el-Alâ b. Ziyad:
Ey Ebû Hamza! Rasûlullah
(s.a.v.) de cenaze namazını senin kıldırdığın gibi bu şekilde dört tekbir
alarak, erkeğin başı hizasında, kadın'ın da kalçası hizasında durarak mı
kıldırırdı? diye sordu. O da;
Evet, diye cevap verdi.
(Bunun üzerine el-Alâ b. Ziyad):
Ey Ebû Hamza; sen
Rasülullah (s.a.v.)'le birlikte savaşta bulundun mu? diye sordu. (O da):
Evet, Huneyn'de onunla
birlikte savaştım. Müşrikler gelip üzerimize saldırdılar. Nihayet (biz hezimete
uğrayıp) kaçmaya başlamıştık. Atlarımızın da arkamızdan (hezimete uğrayıp
kaçışmakta) olduklarını gördük. (Müşrik) askerleri içerisinde bir adam vardı
ki, üzerimize saldırıyor ve bizi kırıp geçiriyordu. Derken'Allah onları bozguna
uğrattı. (Ele geçirilen) düşman askerleri getiriliyordu. Müslüman kalmak üzere
Hz.. Nebi'e söz veriyorlardı. (O sırada) Peygamber (s.a.v.)'in sahabilerinden
bir adam "Üzerime nezr olsun, eğer Allah bugün bizi kırıp geçiren adamı
buraya getirecek olursa, onun boynunu vuracağım" dedi. (Bunu duyan)
Rasülullah (s.a.v.) sükut etti. (Derken sözü geçen) adam (müslüman askerler
tarafından oraya) getirili-verdi. (Adam) Rasülullah (s.a.v.)'i görünce:
"Ey Allah'ın
Rasûlü, ben (küfürden kurtulup) Allah'a döndüm, dedi. Rasülullah (s.a.v.);
(o nezreden) adam,
nezrini yerine getirsin diye o adamla biatlaşmaktan uzak durdu. (Nezreden) kişi
adamı öldürmek için Rasülullah (s.a.v.)'in kendisine emir vermesini beklemeye
başladı. O kimseyi (müslüman olduktan sonra öldürmek hususunda) Rasülullah (s.a.v.)'den
korkuyordu. Rasûlullah (s.a.v.)"onun hiçbir şey yapamayacağını anlayınca
(müslüman olmak isteyen) adamla (müslüman olarak kalması için) biatlaştı. Bunun
üzerine (nezr eden) adam:
Ey Allah'ın Rasûlü,
benim nezrim (ne olacak?) dedi.
"Ben denlinden beri
sen nezrini yerine getiresin diye (onunla biatleşmekten) geri durdum."
buyurdu. (Adam da):
Ey Allah'ın Rasûlü, bana
işaret etseydin ya! dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.):
"Hiç bir Nebi
işaretle konuşmaz" buyurdu.
(Bu hadisin ravisi) Ebü
Galib dedi ki: "Ben Enes'in (cenaze namazını kıldırırken) kadının
kalçalarının hizasında durmasını(n sebebini ilim adamlarına sordum da bana
-çünkü (eskiden kadım gözlerinden korumak üzere üzerine örtülen) kubbe
şeklindeki örtüler yoktu. (Bu yüzden) imam onu cemaatten gizlemek üzere
kalçalarının hizasında dururdu. (Bu gün de onlara uymak için Hz. Enes kadının
kalçaları hizasında durdu)- diye cevap verdiler."
Ebû Dâvûd der ki: Nebi
(s.a.v.)'in "Ben insanlar -Lâ ilahe illallah- deyinceye kadar onlarla
savaşmakla emrolundum" (anlamındaki 2640 numaralı) hadisi, (mevzumuzu
teşkil eden) bu hadisin (bir müslümanın öldürmeyi nezrettiği bir müşriğin)
"Ben (artık küfürden) Allah'a döndüm"sözüyle (müslüman olduğunu ifade
ettikten sonra da, müslümanın) onu öldürerek nezri(ni) yerine getirebileceğini
ifade eden) kısmını neshetmiştir.
İzah:
Tirmizî, cenâiz; İbn
Mace, cenâiz
Sikke: İki koldan
sıralanmış ağaçların arasında uzayıp giden.yol demektir. Mirbed;
"ağıl" demektir. Dolayısıyla bu iki kelime "ağıl yolu*' manâsına
gelen bir tamlama teşkil etmektedir. Bu isimle anılan biri Basra'da, diğeri de
Medine'de iki yol vardır.
Enes b. Malik Basra'da
ikâmet ettiğine göre, burada bu kelimeyle kasdedilen Basra'daki ağıl yolu
olması gerekir. Cenazesi söz konusu edilen Abdullah b..Umeyr'in Ümmü Fazl'ın
azatlı kölesi Ebû Muhammed olması ihtimali olduğu gibi, Abdullah b. Abbas
(r.a) olması ihtimali de vardır. Sonradan getirilen kadının burada Ensarî
olduğu ifade edilirken, Tirmizî'nin rivayetinde Kureyşli olduğu ifade
edildiğine bakılırsa, onun hem Kureyş'li hem de E-nsari olduğu anlaşılır. Çünkü
bu mümkündür.
Na'ş: Aslında boş tabut
demekse de burada halkın gözünden gizlemek için kadınların cenazelerrüzerine
kubbe şeklinde örtülen kumaş, manâsına gelmektedir. İbn Abdil-Berr'in açıklamasına
göre, bu Örtü ilk defa Hz. Fa-tima (r.ah)'nın cenazesi üzerine örtülmüştür.
Beyhakî'nin bir
rivayetinde bu hadise şu mânaya gelen lafızlarla anlatılır. "Rasûlullah
(s.a.v.) kızı Fatıma (bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esma'ya):
Ey Esma! Ben kadınlar vefat
ettiği zaman onlara uygulanan muameleden hoşlanmıyorum. Çünkü kadının üstüne
sadece bir kumaş örtülüyor. O kumaş kadının vücudunu dışarı aksettiriyor- dedi.
Hz. Esma da:
Ey Rasûlullah'ın kızı,
ben sana bu hususta Habeşistan'daki bir uygulamayı göstereyim mi?- dedi ve yaş
hurma dalları getirterek onları yontup tabuta yerleştirdi. Üzerlerine de bir
kumaş örttü. (Bu kumaş kubbe şeklini almıştı.) Hz. Fatıma:
Bu ne kadar güzel, hem
de cenazenin kadın cenazesi olduğunu simgeler (Ey Esma) ben öldüğüm zaman beni
Ali ile birlikte sen yıka. Yanıma başka hiçbir kimseyi sokma- dedi. Hz. Fatıma
vefat edince yânına Hz. Aişe girmek istediyse de Hz. Esma içeri almadı. Hz.
Aişe, Hz. Esma'yı Hz. Ebû Bekir'e şikayet etti. Hz. Ebû Bekir gelip Hz.
Esma'ya cenazenin üzerine niçin gelin hevdeci gibi bir kubbe yaptığını sorunca,
Hz. Esma bunu Hz. Fatıma'-nın vasiyyeti üzerine yaptığını ifade etti. Hz. Ebû
Bekir de:
Vasiyyeti yerine getir
buyurdu."
Müslüman olduğunu,
küfürden tevbe edip Allah'a döndüğünü ifade eden ve müslümanlara çok zayiat
verdiren kimse, müslüman olduğunu ifade ettiği halde, Hz. Nebi'in onun
müslümanlığını derhal kabul etmeyip de, onu öldürmek için nezreden sahabinin
nezrini yerine getirebilmesi için onu öldürmesini beklemesi şüphesiz ki izahı
gereken-bir meseledir. Meııhcl yazarının açıklamasına göre, Hz. Nebiin onun
müslümanlığını hemen kabul ve ilan etmeyişinin sebebi ağzından "eşhedü en
la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden rasûlullah" sözünün
işitilmemesidir. Yahutta bu nezir, o kimse müslüman olmadan önce yapıldığı
için, müslüman olduktan sonra da yerine getirilmesi gerekirdi. Çünkü o anda
nezir hakkında yürürlükte olan hüküm buydu. Rasûl-ü Ekrem bunun için
beklemişti. Fakat, Musannif Ebû Davud'un da ifade ettiği gibi, bu hüküm sonradan
2640 numaralı hadisle neshedilmiştir.
İlim adamları, cenaze
namazını kıldıracak olan imamın cenazenin ne tarafında duracağı konusunda
ihtilafa-düşmüşlerdir. Bu mevzudaki görüşleri şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Şafiîler, Dâvud, İbn
Hazm ve hadis ehline göre erkeklerin başı hizasına kadınlarınsa kalçaları
hizasına durur.
2. Hanbeliler'e göre
erkeğin göğsünün hizasına doğru durulur. Kadının ki birinci görüşe göredir.
3. Hanefi alimlerine
göre imam, erkeğin ve kadının göğüslerinin hizasına doğru durur.
Ebû Hanife ve Ebû
Yusuf'tan bir rivayete göre, erkeğin başının ve kadının kalçasının hizasında
durur. Tahavî bu kavli seçmiştir. Bu görüş, birinci görüşün aynıdır. Hanefi
mezhebinin bu meseledeki görüşünün izahı için bir numara sonraki hadisin
şerhine müracaat edilebilir.
4. Malikiler'e göre,
imam.erkeğin kalçasının hizasına ve kadının omuzları hizasına doğru durur.
Yukarıdaki ihtilaf
efdaliyet ile ilgilidir. Aslında imam erkek veya kadın cenazenin herhangi bir
uzvunun hizasına doğru namaz kıldinrsa sahihtir.[Hatiboğiu Haydar, Sünen-i İbn
Mace .Tercemesi, IV-393.]